10.06.2010

*


üzerime alınmadığım pek çok gün atlamışız bilog. üzerime alınamadığım yegane günlerden birini daha bitiriyoruz. bla bla lalalla...

insana dair tesbitlerinin iyi olması, hava yastığının insana olan faydasının yanında nedir ki? Hiç müzik dinlemediğimi sen de fark ettin biliyorum. Tekrar House izlemeye başlamak ise bahardan bozma yaz günlerine yarışır sağanak gibi... Ona bayıldığıma kainat şahitken, bu konuda kıçımı yırtacak olmamın kime ne faydası dokunur. Belki de dokunur.

Tuhaf şeyler oluyor, kişiler geliyor, kişiler gidiyor, kişilere, kişiler eşlik ediyor, kişi ne istediğini bilemeyen manasız gözleriyle, demek istediklerimi önceden anlıyor gibi yaparak, konuşuyor da konuşuyor. Anlattıkları kimin umurunda ki, kaçıncı inanışı bir diğerine, kaçıncı aldanışı kendine, tebessüm etmek bile çok sefilce, durup bakıyorum. İnatla anlattıklarını, yutturmaktan başka bir şey değil niyeti, kendisi de farkında, farkında da, zavallılığı az önce dışarıda kaldı, yazık.

Sonra bildiğim insanlar hayatımda, değişkenleri zamanın geçmiş olmasıyla sınırlandırılmış pek çok  aksaklık, yine aynılar, yine sıkışan travmalar, sonrası hiç değiştiremeyeceği gerçeklerin içinde boğulması, bir soluk için, evet evet sadece  soluklanmak hayatımdaki asıl yeri. bir nefes daha artık kaç gün tutarsa ciğerleri patlayınca, yanımda...

Yorgunum, bahanelerden, insanlardan, aklanmaya çalışılan yalanlardan...

Buraya kadar olan kısım gece uyumadan önce yazılmış, belli ki publice açılması için onaylanmamış, şimdiyse umursamıyoruz ve yayınlıyoruz. havada 404 yapışkanlığında bir sıcak bedenimize hücum etmekte, çok sıkılıyorum. Haşema ya da dalgıç kıyafeti ile işe gelsem, maruz kaldığım onca şeyin beynimde yaratmış olduğu hasarı anlatmaya yeterli olur mu? Haşema ise yazlık astronot kıyafeti gibi, NASA ile görüşmeler yapılıyormuş zaten, Haşema giyip de şinoyker takmanın ise deniz yaratıklarına hiçbir katkısı yok, neyse karada yaşayanlar için faydalı olabilir kaldı  ki eğleniyoruz. Ah güzel insanlar, canım insanlar....

Sn havadisler Özge nin üreme ihtimalinin olması, Göksu nun gelecek olması, Nazan Karadeniz gezisi için sinirli gibi, Banu dan haber yok, İlknur un lobotomiye ihtiyacı elzem oldu,  Derya ise uçukların ve vajinal akıntıların kişinin hayata karşı agresifleştiği ve mutsuzluk ve suçluluk ile ilişkilendirildiğine dair makale okumuş, kayısıların hiç tadı yok, dün yediğim kiraz mükemmeldi, incir reçeli yaptık, ev badana oldu, odamı havalandırdım, kitap okumuyorum, müzik dinlemiyorum, bok gibi yeniden House izliyorum, Bigadiç li bir diş doktorunun benimle ilgili güzel planları olabilirmiş, benim ise yirmilik dişlerim çıkmadı, otuzlukları bekliyorum, Erol evleniyormuş mutluluklar, elimdeki yanık izi baki kalacak sanırım, günde iki paket sigara içmem ise hiç sorun değilmiş gibi görünüyor bu aralar, o kadar tuhaf bir şekilde nikotine susamışlığım var ki, bu beni bir canavara dönüştürecek, onca yıl aradan sonra böyle bir dönüş kırmızı halılara yaraşır olmalıydı, flickr pro üyeliğim bitmiş, günlerdir bilgi girmeye üşeniyorum, binlerce foto yok olmuş ama neyse ki geliyorlar hemen, tek üşenmediğim şey House u tekrarlamak, bugünlerde bünyeme tek iyi gelen onun küstahlığına bulanmış vanilyalı dondurma...

Şimdilik aklımdakiler bunlar, idare edin canım. Yakında yine başlarım kelime döşemeye.


.

Hiç yorum yok: