14.05.2011



*

Üşengeçliğimden, üşengeçlikler beğenerek geçirmekteyim kalan günlerimi. Elbette çok sıkıcı zamanlar, iş sinirlerimi bozuyor, gitme planlarım sorumluluk bilincimle çarpışıp, yaz sonuna erteleniyor sonrası dayanamadığım pek çok zaman sorunsalı... 

Neyse ki tutunduğumuz şeyler var, güzel musikiler yapan, güzel ablalar var. Yolculuklar var, melisa kokan baharlar, daha ne olsun... 

Akşam annem saçımı boyadı, saçım dışında yüzümde de sıcak çikolata kahvesi olmuş, hafif alnım bronzlaşmış gibi, ihi...

Göksum şuı an Antep te, İzmit ten başlayan yolculukları Antep te son buldu, sesi çok baharla karışık, mandalina çiçeği kokusu gibi geliyor, seviniyorum, hatta çok seviniyorum. Geçen akşam rüyamda, Göksu ile bir çayırlıkta yürüyorduk, sonra bir yağmur yağmaya başladı ama inci taneleri gibi, kollarımızı açtık lan negzel yağıyor amk diye bağırdık, çok bir güzeldi, hala aklıma geldikçe mutlu oluyorum. 

Laroyche dan bir tane güneş korumalı solusyon aldım, yüzüm zaten beyaz peynir gibi, şimdi  ucuza satılan kireç peynirlerine döndü, içim kıpırdanıyor, çirkin bir tırtılmışım da kelebek olmanın heyecanı sarmış gibi bünyemi, mutluyum, üşengecim lakin içim kıpır kıpır. 
yaşasın .

Losttan sonra düştüğüm boşluğu , The Killing, The Event, House un yeni bölümlerini bekleyerek kapatmaya çalışıyorum, Dexter ve Breaking Bad e de hasretiz. 

AÖF sınav sonuçları çok iyi geldi, ulan pek bir kolaymış deyip, şimdi hiç ders çalışmıyorum sanırım kıçıma kaçacak. Napalım.


Seni seviyorum blog, hiçbir yere kaybolma, tamam mı.

.

Hiç yorum yok: