5.04.2011




.


mırıl, mırıl şarkılar yok mu, hele bir de içinden martılar geçiyorsa, bahar açıyor ciğerlerimde inan.

koşma isteği gün geçtikçe artıyor, sınavlar şa'ane geçti, ulan boşuna ingilizce çalışmışım, çok basitti. Göksum geçen sene ve bu seneye damgasını vurdu, halen daha ağzım açık, neyse ki insanın başına her bok geleceğini biliyor ve geçeceğini de bildiğimizden, endişemizi yastık altına saklıyor, uyumadan önce çıkarıp, seviyoruz.


İş gün geçtikçe daha da boktanlaşmaya başladı, arıtma tesisinde çalışsaydım daha ete, dişe dokunur işler peşinde olacaktım.

Yine, yeniden, yeni kararlar alma dönemine girmiş buluınmaktayız, her bahar oluyor, alıştık. İlk defa oluyormuşcasına bir his uyansa da ilk başlarda, fuck! geçen baharda böyleydi ulan, e ondan öncede böyleydi demeden duramıyorum, sonra ilk defa karar alıyormuşum hissinin  güçlü yapısını içime çekip, küfürlerle geri bırakıyorum. Çok zevkli.

jeff Buckley neden öldü ki sanki.

Sonra ruhuma yerleşiyoruz, kesik kesik söylüyor şarkıyı bir kadın, negzelmiş ulan diyor ve yine unutuyoruz ta ki  yeniden dinleyene kadar. Şimdiye kadar neyi beceremedik bilemedik lakin kararlıyız, becereceğiz birbirimizi.


Elbette beceremediğim o kadar çok şey var ki, aynanın karşısına geçip, soruyorum kendime, kim cevaplıyor bilmek istemiyorum. Kalabalık oluyor yalnızlıklarım, tek kalmaya korkuyorum. Bir yerlerde endişeli birileri olduğundan dönüyordur değil mi dünya? Yoksa yaşamayı beceremediğimiz aşikar. Zor olansa hiç bitmeyecek olması, nefes aldığın sürece, yapmak istediklerinin hep olacak olması, hiç bitmeyecek olması, ben artık bitsin istiyorum. çemberde dönen fare gibiyim.

Sonunu bilmediğimizden bu kadar cezbediyor belki de, o da geçecektir. Becerebiliriz belki yaşamayı, o zaman bitmesin isterim hikayemiz.


Şiddet iyi bir şey, hele yağmur yağdığında...

nokta

Hiç yorum yok: