20.12.2009



*

Dün akşam çok geç işten çıktım, evi süpürdüm, tozları aldım, yerleri sildim, banyoyu yıkadım, bulaşıkları yerleştirdim, belim acıdı biraz, sonra saçma sapan internette dolaştım, Erdinç le muhabbet ettik derken Ati ciğimle, derken çok uykum geldi çünkü bugün sabahın köründe gene işim vardı ve ben işe gelmek durumundaydım, ve yatmadan Erdinç le telefonda konuştuk daha doğrusu gülüştük haha, çok komikti, telefon konuşmasına şöyle başladı, şu aralar yazdığım romana çok yoğunlaştım lütfen artık söyle, hahahah! Film repliği gibi, çok güldüm, karnımı acıtacak kadar. Rüyamda Sertab Erener şarkı söylüyordu, çok değişikti sesi, çok hoşuma gitti, sonrasında bir deniz aşırı yolculuğa katıldım, hava çok fırtınalıydı, midemin bulandığını hissettim, gerçek gibi dayanılmaz bişiydi...

Oturup; hüngür, hüngür ağladım, bilmediğim şiirler okudum, şarkılar söyledim, kiraz yedim, söylemek isteyip de söylemediklerimi bir kuyuya attım, ve kendimden nefret ettim, bazı tercihlerimin beni kahrettiği sonucuna varmak fakat bundan kaçamamanın acizliğini yaşamak, oflatan hisler, yaşayamadıklarıma hayıflanmalar, yaşandığında dahi nasıl olacağından emin olamayacağın pek çok şey... Neye üzülüyorum ki, yaşadığımda iyi olacağını düşündüğüm ama bunun doğru olup, olmadığını bilemediğim bir şey için savaşıyorum, belki de alakası yoktur yaşadığımızda istediğimiz gibi olmayacaktır, bunu bilmiyoruz da;  tek bildiğim bunu böyle yaşamayı istemediğim, anlamsız geliyor.

Mavi yolculuğa çıktığımı hayal et, dönmezsem Tsunami olmuştur. Kabullenmenin en kolay yolu, ölümü düşünmektir.

Feyspukta ne kadar çok mal var öyle ya, nedir insanlarda ki bu mallık, anlamış değilim. Ne kadar çok gaza gelen bir milletiz. Uf ya, her şey bok gibi işte şu sıralar, böyle olacaksa ne anlamı var ki, hiç yok.

.


Hiç yorum yok: