13.12.2008

139





Neler olduğuyla ilgili fikrim olmuyor genelde, çok düşünmek istemememden bir de insanların yaptıklarına çok fazla kafa yormamak gerek. Kendimle ilgili ne varsa yeterince önemsizmiş gibi davranıp, içten içe diş biliyorum. Tuhaf olanı ise her geçen gün daha da her şeyden uzaklaştığımı hissediyorum. Bazen konuşmaya bile dermanım olmuyor, kitap okumaya harcadığım zamandan çalamam kimse için; bu likör çokzel içiliyor bilog, tatlı ve keskin; sevdik.



Sessizliğimi bozan pek çok şey var, bu bilgisayar önce, her yer sessizken ne kadar çok ses çıkarıyormuş, yeni fark ediyorum. Filmleri sessiz izlemek kadar keyiflisi yok, özelikle Kusturica filmlerini sessiz izlemek çok keyifli oluyor, zaten genelde diyaloglar işe yaramaz, uydurmak daha keyifli; Arizona yı es geçiyoruz burada. Sessizliğe boğuluyoruz, Ziya yüzme bilmediğinden çoktan ölmüştür diye onunla ilgilenmiyoruz, birkaç koala topluyoruz sessizlikten, birkaç da asua sonra sessizce dağılıyoruz. İnsan sessizken ne çok şey geliyor aklına, çok sessiz kalmamak lazım, Lale Müldür ü sevdiği bile aklıma geldi, sonra ne kadar temkinli olduğu, nasıl önemsediği, nasıl itina gösterdiği, esasen ne kadar kolay olduğumuz, daha neler, neler geldi aklıma, sonra sessizliğimi kendim bozdum, kendi sesimi duymaya yabancı olmak gibi, sonra çok istedim; ne de olsa bir gün gelecek dedim, çok fazla düşünmedim, sonra ne istediğimi düşündüm, hiçbir şey bulamadım; ne istiyordum ki ben, istemeye korktuğumun farkındayım da bu kadar istekli görünüp de hiçbir şey istemiyor oluşum tuhaf lakin değil; yanılmak istemeyişimden belki de, belki “ve böylesi bir gerçekliği anlatmak, dile getirmek isteyebileceğim biri olduğunu da düşünmedim değil” bende düşündüm, ki çok düşündüğümden bazen, hiçbir şey düşünmemiş gibi oluyorum. Bazen anlayamadığım çok şey oluyor, sonra anlamak istemiyorum, zaten hep oluyor, ve çok akıllı adamlar çıkıp, konuşuyorlar, Yunanistan’dan Avrupa’ya anarşizm mi yayılıyor, o kadın anlatıyor, kadın çok biliyor, bu insanlar ne kadar çok konuşuyor, eskiden TRT negzel hep Türkçe sesli hafif müzik programı yapardı, bu kadar çok salak konuşan insan yoktu demek o zaman,herkes bir masa başında, neyi paylaşamıyorlarsa, dünyada bir şeyler oluyor işte, bu sistem çöküyor bu kadar basit, sistem kurucular telaşta, sistem kalmadı hahaha. Sonra bu sakallı amcamlar, çıkıyor anlatıyor da anlatıyor, gözlük takan sarışın teyzelerde diyorlar da diyorlar a.q. hepinizin. Siz sussanız, dünya daha yaşanılası olabilir belki, bi gitseniz cennet.




Şu lest efeme uyuz oluyorum kardeşim; bütün ruhsal psikolojik durumumun musiki yansımasını istatistiksel veriyor. Jeff ağabeyimiz, Yasemin ablamızı geçmiş, lakin çok yakışacaklarını düşünüyorum, bi hafta yasemin öndeyken diğer haftalar jeff ağabeyimiz, başımızın tacı, güzel insan, güzel insanlar boğulup mu ölür, ben boğulup ölsem hiç güzel olmam, tabi ki bu diriyken ki güzelliğime engel olmaz lakin, neyse salak salak şeyler geliyor aklıma. Bak kaç zaman oldu, anlamazdın, anlamazdın diyor Ayla Dikmen; lan içli okuyor be ya.




Kendinden başka inanacağın bir şey olmadığından, en güzelini yapmışsın hep kendine inan e mi? Kuru inciri ufacık doğruyorsun, kırmızı şarapta bir gün beklettikten sonra yoğurtlayıp yiyorsun, deyişik oluyor.





Şimdi uzansam dizlerine, uyumadan önce tek duyduğum senin sesin olsa, ne olduğunu önemsemeden, güzel bir şeyler olduğunu bilmenin huzuruyla uyuyakalsam, uyandığımda sen olsan yine, hiç şaşırmazdım. Sanırım.



“Ve bir hüznün yankısıysa eğer şiir

sana yaklaştıkça şiire yaklaşıyorum demektir”




Bugün seni düşünmek; sürekliliğim gibi; gerisi hep boş işlerden, hep bilinemezliklerin, netsizliğin garip sanrılarından, en olağanıysa içimde meşrulaşan senin yatacağı yeri hazırlıyor olmamdan, tertemiz kokan nevresimlerin kışa daha çok yakışmasından, bazen de sadece öyle olması gerektiği en kolay tarafından sıyrılmak…




Uyumak istiyorum.



Ve sırasıyla

Önce

Günün çorbası




Böyle bir zamandan gelmiyorum, dost da değilim, vururum valla kafanıza, kafanıza.





Seninle nasıl mektuplaşmak istiyorum. Bunu konuşalım. Öptüm. İyi geceler.

Hiç yorum yok: