Şimdi konuşuyoruz, yok yazışıyoruz. Derken aradı bilog, sonra konuştuk, tembelimsi hayvanlardan filan, hihihi. Koalalarımız tembelimsi hayvanlarımızdan, ne şirinler değil mi bilog.
Baksana * o * ihi. Tabi, şirin olan başkalarımız da var lakin, ı ıh.
Sonra konuşurken, konuşurken ben gayet sakin, sevgilim olmanı istiyorum dedim. Evet; bu kadar, hayat bir zamandan sonra, bunu dedirtebilecek kadar önem arz etmiyor bilog. Eskiden oluyor o diyememeler, şimdilerde bak; fütürsuzca söyleyebiliyorsun. Sonrası şaşkınlık tabi, ondan bahsetmiyoruz; rahat da görünmeye çalışsam, hahahah.
Yok, utanmaya gark; elini uzat.
Çok güzel fotoğraflarım var, sonra ne bileyim; istemeden dahi olsa, pek çok şey oluyor etrafımızda, bizi nasıl etkiliyor filan, bunları düşünmek dahi istemiyorum. Yavaş yazmazsam, kelimeler eksik kalıyor, sonra sen geliyorsun, misal ben sen gelene kadar; dört chuck palahnıuk okumuşum, iki uzun metrajlı film izlemişim, bir de reklam kuşağı misal, sonra sen gelmişsin, hepsi geçmiş. Olmaz değil mi bilog? Yok, olmaz.
* (...)
içimdeki sulara
içimdeki sulara
içimdeki sazlıklara
içimdeki bataklıklara
seni bırakıyorum
seni bırakıyorum kendine kapanmış
kollarımın anarşik güzelliğiyle
içimdeki yosun yeşili sulara
içimdeki tehlikeli kıyılara
içimdeki siyah ışığa
seni bırakıyorum (...)
* Lale Müldür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder