6.10.2008

43

¨¨


Her gün bir şeyler oluyor, kimileri ölümlerden dönüyor, kimileri ölüyor, kimileri de devam ediyor, güzel olanı, geçebiliyor olmaları, ne varsa şu yer yüzünde, üzerinde, altında hatta arkasında, geçiyor, geçip, gidiyor. Değmeyeceğini anlayana kadar, fersah fersah katlıyor kendisini senden en uzağa, mancınığın ucunda asua nın yaşadıkları, hooop karşı ülke surlarına çarpıyor. Ay biraz da onlar uğraşsın bana ne ya, diyorum.


Biraz evvel sıkılganlıktan aforizmalar çıkardım, dün konuşmaya dalmış olmalıyım ki, ne konuştuk sırasını karıştırdım. Hahah bu ne cüret, pis asua kafası, bu nasıl cüret ki, ne biçim kelime cüret; söylenirken bende bir r bolluğu, yazarken malzemeden çalıyorum gibi. Sevmiyorum Türkçe'mizde ki bu tarz kelimeleri, çıkarayım hemen, hahah bu ne cüret der TDK bu ne cüret asua hn, kimsin sen?

Şimdi yaşadığın ne varsa anlat bana istiyorum, gördüğün en güzel yerlerden falan bahset, olmadı; filmlerde ki saçmalıkları anlat, olmamışın bütün halleri gözümün önünde, parmaklarımın uçları ayrı, ayrı gözler, salayım üzerine, görsünler, gören uçlarıyla parmaklarım seni. Okuduğun kitaplardan bahset, o adamlar yazsa da sen kendi okuduklarından kendin olanlarından bahset, kadınlar bu kadar iyi kitap yazamıyor dedirtiyor bu adamlar bana, ama haklılar, salak kadınlar.


Mütevazi mucizeler birikiyor, sepetime atıyorum, sevdiklerime vermek için, demliyorum. Kokusu geliyor. Hımmm. Şa'ane.


Hiç bu çatıdan çıkmak istemediğimi fark ediyorum...


“çatı” Asua nın kendisini güvende hissettiği yüksekçe bir tepede kurulmuş şato.

“Asua” zedeleyici şeyleri atlatıp, tortusunu kazımaya çalışan insan evladı şaheser bir mucize

“...” içine mihraklanmış aşkım.


Oh negzel hepimiz ve ben tüm sevdiklerimle çatımdaki şatomdayım, hepsini korumak istiyorum.




Hiç yorum yok: