5.05.2010



*

Bugün nedense siktiriboktan tabirinin en yakışacağı günlerden biri gibi duruyor, hatta bu konuda ki ısrarını anlamış değilim.Dışarısı çok sıcak, ben çok küfürbazım, içeride üşüyorum, dışarıda pişiyorum, sonra küfretmek çok olağanlaşıyor gibi, kadınlar için yapılmış şu ağlı, külotlu ince çoraplardan tiksiniyorum, iğrenç bir şey ya.... sadece kalın olanları seviyorum, yoksa şu ince olanları giyen kadınların ayaklarını bir şekilde gördüysem, üzerlerine kusasım geliyor.... 

Uzunca zamandır pek bir şey yaptığım yok, Pazar günü fotoğraf çekmeye gittik, güzeldi esasen, ben pek günümde değildim, esasen çok güzel fotolar çektim lakin nedense bir süre sonra yabancılaşıyorum sanırım, hiç bana ait olmayan fotoğraflara bakar gibi oldum, o yüzden içimde pek heyecan kalmadı.

Değişik insanlarla tanışıyorum, sürekli bir çaba içerisinde olan tuhaf insanlarla, kendini anlatma, farklı görünme, tuhaf kanıtlama çabaları, uyumsuz senaryolar, yükseklik korkusunu yenememiş egolar, çok keyifsiz cidden...
Sanırım bu çoğunluğun problemi lakin bazı cinslerde değişiklik gösterebiliyor. 

Neyse Lost un 14.episodunu izledim, neydi öyle yahu Kwon ailesine bir fatiha okuduk, cidden bu bölüm çok çarpıcıydı, uzunca zamandır izlemediğim Battlestar Galactica nın, mini serisinden girizgahta bulundum, heyecanlıyım, ayrıca yıllar yıllar önce misal 1983 yılında TRT1 de yayınlanan şu Visitors amcaların, yeni versiyonunu izledim, şimdilik dokuz bölümü de bitti, hoşuma gitmedi değil, elbetet çok tuhaflıklar var lakin Juliet ablamızın orada ki başrol oyunculuğu hiç olmamış, ben Anna nın yüzüne takıldım kaldım, lakin bu tarz filimlerde uzaylıları seçmek her zaman hoşuma gitmiştir. Derilerini yüzünce iğrenç olmalarının dışında çok hoşlar yahu... 

Sabahları çok erken uyanıyorum, saat altıda ayaktayım, sakin, sakin hazırlanıp, işe gitmenin keyfine doyamıyorum, hatta o kadar keyifli ki, sadece hazırlanma kısmı hep sürsün istiyorum, işe gelmesem de olur yani... Ne salakça bir şey çalışmak, emeğinle ilgili kategorilere bölümlenip, onca salak insan arasında çalışıp, sonra sana sunulanı mükafatmış gibi değerlendirmeni bekleyen bir zihniyet sorunsalı ya da tabir itibariyle sistem sorunsalı.... çalışmanın erdem olduğunu anlatan zırvalıklardan bıktım...mahkummuşuz gibi geliyor çoğu zaman, ucunda seni mükafatlandırdıkları şeylerle dolu kocaman bir hapishane gibi... daha çok para, daha iyi araba, daha iyi bilmem ne, e sonra? sonrası muamma, yaşamaktan ne anladığınla ilgili sanırım birazda, aman neyse...
gereksizlikler silsilesi... kurtulamamış olmakta başka bir sefilliğe açılan diğer kapı...

Herkes kendisinden daha güçlüsünü arıyor sanırım. Kendince güç gördüğün özellikleri, diğerinden sömürmeyi başarabildiysen, şanslıymışsın sanıyorsun, ne büyük bir yanılgı, zavallılık... 

Bugünlerde aklım hep kullanılma hissinde, salak yerine konulma hislerinde ve aldanmışlığın üzerine yakılan mumlarda gibi... Kullanma kılavuzum hemen ensemin altında kuzum, hiç uğraşıp, çabalamana gerek yok, her şey o kadar basit ki...


.


Hiç yorum yok: