22.03.2010




*

Bir yerlere kapanmış gibiyim yahut üzerimde ölü toprağı var gibi, bu kadar dağınık olmuş muydum hatırlamıyorum, eskiden de bu kadar dağınıklıklarım olmuştur da işte insanoğlu unutmaya çok meyilli bilog. Sanki üzerimde pek çok şey birikmiş de silkinip de kendime gelemiyor muşum gibi bir hissiyatla donanımlanmışken, yıprandığımın da farkında olup, yok böyle bir şey demekten alıkoyamaz bir haldeyim, yani nasıl mı çok boktan bişi gibi görünse de insan tabiiyeti işte deyip, geçebileceğimiz türden....

Hani ne desem ki şimdi, inandığım biri vardı artık bu inancımın önemi kalmadı da bari batıktan ne kurtarabilirim derdine düşmüş gibiyim, düşünmek istemiyorum. Eskilerden kalma bir kaç sandık için uzun bir soluk almam gerekli gibi... Komik...

Hiçbir şey yokmuş tavrını filmlerden öğrendim sayılır bilog, dünya yanar ama er kişi hiçbir bok olmamış tavırlarıyla poposunu döner ve gider, en sevdiğimiz kişi tahlillerinde en üstü çekmekte böyle şeyler, esasen sevdiğimiz her şey filmlerde değil de hayat da oluyor gibi, biz yapamadığımızdan filmlerde gördüklerimize imreniyoruz, oysa içinin salak ruh halini şenlik havasına büründürmek, karnavaldaymışım gibi şen kahkahalar atabilmek tabiiyetimle ilintili, sonrasında uzun bir gemi yolculuğundan sonra hiç görmediğim, hatta tanımadığım o adama yıllardır bir hasret duyuyor gibi sarılmamı başka neye bağlayabilirim ki, inan ben de bilmiyorum lakin bilinç altımın oyunları diyerek geçiştiriyoruz, yalnız kalmamak adına yapılan safsata bütünü gibi hepsi, ne tuhaf en ünlü savunucularından biri olup da bu kadar boğazıma kadar sana saplanıyor olmak senden kurtulmak için de bu kadar çok canımı ve canını yakıyor olmak boktan bir faşistlikle ilintilendirilebilir belki de değildir bilemiyoruz ki, ne bilmişiz şimdiye kadar da, şimdiden sonra bilip de ne yapacağız. 


Bu ne şimdi yahu?

Yeşil çay mucizesini hayatıma katan İlknuruma teşekkürü bir borç bilerek onu taçlandıracağım sebze çayı fincanlarını evde unutmamdan ötürü ağır travmalı pişmanlıklar duymaktayım esasen yarın geçebilir, insanın bir daha sevince nelere katlanabilir bir piknik masası olduğunu tecrübeyle sabitlediğimden ötürü kendimi kırlara atasım, pek çok geniş aileye piknik masası olasım var, olmadı göz yaşı şişesinde rakı... hayat ne saçma ulan, sen bir adamı mutsuz sanıp, mutlandırmaya el verişli durumlar, konumlar yaratmak isterken, adamın zaten mutlu olduğunu öğrendiğinde ki ni mutsuzluğunu nereye koyabileceğini bilemiyorsun, nasıl bir şeydir ki bu? Yahut bir şey midir bu? Değildir. Olması muhtemel pek çok şeyden biridir en azından... 

Hafta sonu Çandarlı sen de beni bekle en azından, artık yapabileceğim hiçbir şeyim kalmadı. Başkalarıyla da olmaktan keyif almaya odaklanmalıyım. 


.





Hiç yorum yok: