11.01.2010




*

selam bilog, bugünlerde içim dışım romantik komedi filmleriyle doldu taştı, En güzel yanı bir Pazar oturduğunda art arda beş tane bile izleyebiliyor olmanmış, ne mucizevi bir şey değil mi? Nasıl kafa boşaltıyor anlatamam.
Çok sevdiğim yanlarından bazıları ise, filmin içinde bir diğer film adı geçiyorsa muhakkak onu da izlemek zorundaymışım gibi hissetmem, gerçi Breakfast at Tiffaniy s yüzlerce kez izlenebilir de, bir filmin içinde geçiyor olması büyüleyici tarafıymış gibi, her neyse bir de filmlere özel karşı komşunun her gün aynı saatte yaptığı şeylerin tahlil replikleri ve imrenilen surat ifadeleri var, çok özeniyorum. Göksu gelse de diyorum, bu tarz romantik komedi film repliklerine yakışacak komşular bulsak. Zira şimdilerde etraf çok sakin.

Karbonhidrat mutluluğuna eş değer bir mutluluk bu romantik komedi filmleri, cidden tetikleyici mi buradan kucak dolusu aşk repliğine boğmak istiyorum huzurunuzda....

Onun haricinde, mutlu olabilmek adına herkesin yaptığı sefil  çabalarını takdirle karşılıyorum, inan sorgulamıyorum, kimileri için hayatın anlamı nedir, tartışmak çok yersiz, herkes  için başka başka şeyler var. Ben ise çok arada kalmış bir ölümlüyüm. Ne istediğime dair en ufak bir bilgim yok. İstediklerimin ise gelir geçer kavramlarına tutsak yapılar sergilemesi beni yılgınlığa itmekte. Sanırım bu, neyin ne olduğuna dair bir bilgim olmamasının yanında, olması gerekenin kıçını yırtsan da oluyor olması, pek çaba göstermeme izin vermiyor,şimdiye kadar kimi tutabildik ki gitmek isteyen çoktan gitti, aynen benim gibi; kimin beni tutmasına izin verdim ki, böyle bir şeyin olmasına bile tahammül edemem esasen, çok zorlamaya gerek olmayan hareketler bunlar, nazarımda çok değerli....

Birilerini mutlu etmek adına ne kadar yaşayabilirsin ki, kaldı ki o kişi gerçekten mutlu mu, gerçekten istediği bu mu, o bile bilemezken, sen nedne istemediğin onca şeyi yapmak zorunda kalasın ki... Ölen insanlara üzülüyorum ama insanların beklediği tepkileri veremediğim de, beni duygusuz olarak nitelendiriyorlar, bu konuda henüz yaşayamadığım bir acım varken, tanıdıklarımın ölmesini çok olağan buluyorum, kaldı ki güzel ve sağlıklı yaşamışlarsa onlar için sevinebiliyorum da.... Benim için de bu şekilde düşünülmesini isterim. Neyse işte...

Bu hafta sonu izlediğim filmlerin listesi bazılar tekrar lakin çok keyifli;

The Lake House, The Proposal, Breakfast at Tiffany s, Moon, Taxi Driver, Pulp Fiction, Truman Show, Music and Lyrics, The Fountain, Children Of Man, Donnie Darko, Arizona Dream, Kate & Leopold, The Painted Veil, My Sassy Girl  hımm bu kadar hafta sonu filmi, yuh.

Benim hatırladığım kadarıyla Sandra Bullock ablamızın daha yumuşak yüz hatları yok muydu yahu, giderek tuhaflaşan erkeksi bir yapısal izlenimler göstermekte çehresi lakin bakışlarından dolayı olabilir yine de hoş romantik bir ifadesi var ama yine de bana çok acayip geldi tuhaf yani, bir de geçen lobide ki tv ye şöyle bir bakıyordum da, Nükhet Duru ve Sezen Aksu birbirine ne kadar çok benzemişler, o dudakları nereye koyacağını bilemez insan, botox yaptırmayın hepiniz Mıchael a dönüşüyorsunuz, ürkünç!



.




Hiç yorum yok: