16.02.2009

156




.

Biliyorum, yazmıyorum.
Yazacak çok şeyimin olması, yazmamı gerektirmeyecek türden şeylerle dolu olmasıyla aynı düzlemde sanırım...

Tuhaf bir tat var bilog, Joan Baez dinlemek gibi kekremsi ve inadına bir şeyler arşınlatıyor hayat. İçimin kıpırdanlığını gizlemekten yanayken, birden yüzüme, gözüme bulaştırdığım coşkuyla yapayalnız kalıyor gibiyim. Çok mutluyum, bozulmasından korkacak kadar güzel bir mutluluğum var.

Sonra kendisinden emin duruşuyla, kulağımı okşayan sesi var; bir de bilog, sana söylemek istedikleirm var.

İlki ayrılırken ki bakışları Fransızca müzik dinlemek gibi bir etki yapıyor, sürekli anlam yüklemeye çalışıyor gibisin, ahengi o kadar güzel ki; bozmayacak türden, bilmediğin bir dilin yumuşaklığını dinlemek gibi...

Nasıl ifade ama? *o*

İkincisi içtenliği sarıp, sarmalıyor; kulağıma Cevat Çapan dan bir şeyler okurken, neler yüklüyor sesine biliyor mu acaba? Yükleme sorulacak ne varsa üzerine alınan gizli özne miyim dersin. Alıngan gizli özne... Hihihi negzel bir gizli özneyim, cebinde iyelik ekleri bekleşen kumrular gibi...

Sonrası yok işte, var olanı içimde bir yerlerde. Yazacağım bu aralar bilog çok fazla, yazmak istiyorum, Tanju Okan dinlemek gibi bir de adamın sesinde ki o tok içtenlik ve güven duygusu onda bütünüyle harmanlanmış gibi; öyle bir his işte; gereksiz belki de
neyse
görüşürüz bilogum.




.

Hiç yorum yok: