1.01.2009

150


müziğin sesi çok, kulaklıkla müzik dinlemek ruhumun özel mülkiyeti gibi, canım feci sıkılıyor, şu Rachael in sesi beni benden alıyor, Jeff ise tek kişilik orgazm, burda passım deli diyor ve ünlem koyuyor yanıma, lazım olur ilerde bu ünlemler diye ceplerime tıkıyorum. İç mihrak açılmış tekrar mutlu oldum, bunca yıldır hiçbir şeyin değişmediğini bildiğimden, umutlu insanlara acıyarak mı bakıyorum nedir, onlar da bana tuhaf bir buruklukla bakıyor. Aklıma olmadık şeyler geliyor, işimin tuhaflığı nedeniyle eskittiğimiz günleri, yenisiyle değiştirmek için, bir organizasyonda bulunmak zorundaydım, adam son on saniyeyi sayarken aklıma Bukowski takıldı " kadınlar her yere yanlarında aynayla gitmekten vazgeçtiklerinde bana kadın haklarından söz edebilirler belki" ve bana bahşedilen yeni güne girdim. Belki de kemikleri sızlamıştır. ihi. Hayat boyunca neleri elde etmiş olmak önemlidir ki, elde etmiş oldukların ne olmalıdır ki, nasıl bir aidiyet hissi insanı savurabilir ve tuhaf kibirli, bencil kişiliklere dönüştürebilir, bunca uğraşa ne gerek vardır, bunca şey nasılsa son bulacaktır, nasılsa günü gelecek ve dünya üzerindeki konforun hiçbir şeyle örtüşmeyecek. sonra düşündükçe anlamsızlaşan onca şey gibi, gökyüzünden bir bir her şey düşecek.



Halen daha son nefesim için bir track list hazırlamak, şu ana kadar yaptığım en anlamlı şey gibi. halen daha müzik dinlerken, kendimi kaybetmek dünyada olmaya değer gibi, halen daha bir yerlerde seninle aynı şeyleri yaşayan insanlarla sohbet etmek, konuşmak için uğraşmamak en güzeli, halen daha mastar eklerinden muaf tutulmak istiyorum, halen daha şu küçücük dünyam o kadar yıldızlı ki, inan parlıyoruz.



İnsanlardan bir şeyler beklemeyeli uzun zaman oldu da, bu kadar ucuz olmalarına halen daha şaşırabiliyorum. Kendince büyük travmalar yaşadığın konuların gereksizlikleri, geçen zamanın yazıklığıyla birleştiğinde, düşünülmeyecek konular kısmında ünite birden sorumlu tutuluyorum.
Yarı yıl tatiline de az kaldı, çalışmak lazım.


Bir şekilde mutsuzum, bir şekilde mutsuzluklarım kendi yarattıklarım, eminim insanların bu mutsuzluklarım hakkında diyecekleri pek çok şeyleri vardır, eminim pek çoğundan şanslı olduğum, şükretmem gerektiğini, bunları kendimin yarattığı gibi klişe söz kalıplarına maruz bırakılacağım lakin gelip, geçiyor işte kendimce yaşadığım hayal kırıklıklarım yahut olmasını istediklerimin bir şekilde olmamasından dolayı kendime yaşattıklarımdan ben kimi sorumlu tutuyorum ki, hiç kimseyi. Birilerinin benim kişiliğimle ilgili yorum yapmasını, hareketlerime anlamlar yüklemesinden nefret ediyorum. Olağan toplumsal yargılara göre davranış biçimleri sergilemiyor oluşum doğru olabilir. Bundan kime ne? Dayatılan hayatlara maruz kalmış pek çok canlı var sokakta... Onlarla yaşamak zorunda bırakıldığımdan, aynı havayı soluduğumdan ben bir şey diyor muyum size?



Hiç yorum yok: