31.10.2008

86

kaçıncı uyku, kaçıncı uyanış ki...
ağzımın da tadı yok,

neys

yarın ola hayrola

sabah ki coşku yorgunluğu olsa gerek, bazı zaman ise yorgunluktan, şaşkalıp ne kadar zamandır o noktaya kitlendiğini fark edemeden, kendine gelip, bir gün daha böyle sonlandı diyebilmektir, neyse ki bazı zamanlara ait tuhaflıklar, yoksa ben her daim bazzaman eş kenarlıyım.

Rüzgar savuruyor, saçlarım savruluyor, dallarla birlikte yalpalanıyoruz, bir o yön, bir keşişleme, derken bir lodos bastırıyor, ardından yağmuru gizlercesine, ıslak zamanlar bunlar; hani bilemediğin, içinden çıkamadığın, saçma zamanların hava durumu gibi.

Çok uyumak istiyorum, çok gitmek istiyorum, çoklar varsa durum hafif sakata paralel bir durum izliyor, yoksa her daim yaşanılanlar, yaşadıklarımızdan çıkarıp da uygulamaya kıyamadığımız tecrübeler düzlemi değil mi? Yürüyebilene aşk olsun. Olsun tabiyki, o olmasa zaman geçmez yahu

* o * (benden hiç bişi olmaz diyim sana okuyucu) ~ o ~ kısık gözlüymüş gibi yapan ama uyuyan koala olur, olsa olsa; o da neye yarar ki.

Şimdi birisinin papatyası olsam misal, parmaklarımı koparıp; seviyor, sevmiyor dese, hiç canım acımaz benim. Hiç hem de; ciddiyim bak, giden parmaklarım olsun, zira sorsa ben hemen söylerim.


Saçlarımın neyle zoru olduğunu bilemeden rüzgara kapılmak istiyorum, onlar önde, ben arkada yahut ben önde, onlar ardımda; söğütlerle bir eğilsek, diğer gelen rüzgarı beklemeden kaçsak, elbisem havalansa, çok utansam, etrafıma baksam, kimse olmasa, sonra koşsam, hehe, yine uçuşsun eteklerim diye diğer rüzgarı beklesem, meltem, Karayel, Keşişleme derken Muson Yağmurlarına yakalansam, sonrası sırılsıklam, seni sevmek gibi...





Hiç yorum yok: