14.10.2008

56


Acıtıyor hayat.

Uzun yazınca ya da konuşunca anlamını yitirir gibi.



Sonra tuhaf işler, saçma iş kalabalıkları, sonra anlamsız kadınların kariyer salyaları, sonra hayat çarkları, çarka sıkışıp kalanlar, kıçı büyük karılar, tuhaf kalabalıklar, kışın denize girme özlemi gösteren hastalıklı ruhlar, denize giren şehirli kasveti, yetmeyen bütçeler, vinstonun en beyazı, hani melek gibi oluşu, kelek gibi çıkışı, hıyarın serinliği, tatlı krizi, ay dönümü, doğum günleri, geçmeyen zaman, uykusuz kanyak ateşi, sıfır zihniyet, sıfır yok oluş, küresel kayboluş, marduk gel kurtar bizi,



Acıttı.

Çok hissedince şiddetinin yok olacağı gibi.



Hayat, duvarıma astığım fotoğraflarım gibi; yarı bulutlu manzaralardan sızan gün ışığı gibi; bazı zamansa duvarda durduğu gibi durmuyor işte, kaldırılıp fırlatıltılacak yeni yetme fotoğraflar gibi.


Ne yapıyormuşuz hayata bakıp; diyaframı ve enstantanesini ayarlayıp, alan derinliği veriyormuşuz, bir nevi ayar çekip, herkesi bulanıklaştırıp, alanımızı serinletiyormuşuz.


Çekilin bi be!



Hiç yorum yok: