30.09.2008

28

*
Doğduğumdan beri on bir bin yüz seksen gün geçmiş, daha ne kadar geçecek ki…
Doğum günüme yüzkırküç gün var…
Hicri’ye göre 12 Rebiü'l-Evvel 1398 de doğmuşum.
Doğduğumda Fahri Korutürk cumhurbaşkanıydı.
Den den ekmek atmışbeş kuruşmuş.
Gene den den Dünya Kupasını Arjantin almış, haha negzel Arjantin dedim. Duydun mu?
İyi duyma, sessiz söyledim zaten.


Beni şu anda durdurabilirler, buna diyecek hiçbir şeyim yok, bundan bi kaç gün zaman önce durdursalardı çok kızardım. Neden durduruyon beni Dünya derdim, ahret kardeşimsin diye yapma böyle şeyler derdim. Şimdi durdur, durdurabildiğince, zaten pek bir sevimsiz zaman, yanında iş, yanında gri hava, onun da gölgesinde Asua.

Ben güzelken durmasın hiçbir şey, mesela saat aynı yerinde zıplasın durmadan, ah zaman ne acayip görevler edinmişsin kendine, neyse.

Kız kısmısının can sıkıntısını saçlarından çıkarma eylemine katıldım. Olan paracıklarıma oldu, başka ne oldu ben de bilmiyorum, belki de olan o güzel sırça serçe ürkek saçlarıma oldu. Yazık oldu.

Bu da geçti, Özgür efendi der ki; Asua bir geldin felaketle, ellerimde şimşekler, omuzlarımda yağmur bulutları, yükümü bıraktım, gittim. Gel ve gör burada da durum aynı, evet Poseidon yakın akrabam, ne yapabilirim. Hem insanlığa ilk atı veren tanrı değil miydi? Yanlış mı hatırlıyorum, olsun ne önemi var ki, yok işte, önemi yok.

Hem biri bir silah icat eder, adı poseidon olur, ben de gülerim birisine.

Ve kimse bilmiyor ki
Kaçmak istiyorum ve kaçıyorum. Kaçamam sanıyor önce tanrı, sonra insanlık; bak negzel kaçıyorum. Tanrı bilir tökezlenirim, tanrı bilir ayaklarım dolanır, ben bilirim mutluyum, ne önemi var ki, kaçıyorum. Ne güzel kaçmak ama hem de negzel kaçmak.

Sen de göremedin değil mi?
Neyse.

Zaman bitene kadar, tüm sözcükleri atacağım, zaman bitene kadar, seni içeceğim, zaman bitene kadar gözlerimi kapayacağım, zaman bitene kadar düşleyeceğim. Zaman bitecek, güzel biteceğim. Zamansız. Ara vermeden hayatlar, öpeceğim seni dudaklarından, pff.

Herkesin başına gelebilir Asua, bunda bir şey yok, şimdi gözlerini kapa, nefes al, yakında geçecek. Ve sen şimdi ne dersen de, ben bütünümden çoktan ayrılmışım. Geri gelmelerini bekliyorum. Üşüyorum, tamam hafif de yalnızlık karışmış olabilir geceye, hiç sorun etmiyoruz, dedim ya sana bekliyorum. Dönmelerini bekliyorum. Ve sen, ne dersen de, ben hep spastikleşeceğim laf aralarında. Eğitilebiliyor olmam güzel neyse ki.

Ve şimdi gökyüzünden biri düşse kucağıma, bakıp bakıp seni yad edeceğim. Başka sefere, o sefer geldiğinde, böyle olmayacağım.
Söz mü?
Söz.

.

Hiç yorum yok: