23.11.2008

117





Çok fırtınalı, ama bu havalarda ne kadar güzel fotolar çekilebileceğini görmek, çok heyecan verici Ziya, neden senin adın Ziya ki, neden koydum sana bu adı ben. Zira dan kelliydi sanırım, doğumun.



Neyse günlük, asıl bahsetmek istediğim, bir aldanışı daha kaldıracak durumda değilim. Görünen o ki tek kişilik sürek avındayım, saçmalamaya başlıyorum, sonra başka kaçışlarıma gebe oluyor ve her şey birden çıkıveriyor, kontrol edemiyorum, zaten neyi kontrol edebildim ki, o yüzden bu hallerde değil miydim? Öyle miydim Ziya?



Neyse işte bilmiyorum, bilmek dahi istemiyorum. Dozumu nasıl kaçırabildiğimi biliyorum. Korkum bundandır, folluk ve yumurtanın ilişkisi ise, ocağı yakmanla bitmez. Ortada tava, fol ve yumurta hiçbiri yokken bile, bu deyimle özdeşleşip, deyimi kılığından çıkarabilecek tüm yeteneklerim doğuştan. Genetik mi diye de düşünmüyor değilim. Ailede dozu kaçmış kaç romantik var bilmiyorum, gerçi onlarda beni böyle bilmiyorlar, okuyorlarsa artık biliyorlar, ve diğerleri gibi. Çok da mühim değil, kim neyi nasıl yorumlarsa, yorumlasın; hiç umurumuzda değil; kendimizle uğraşıyoruz lakin o ya da bu ne düşünmüş, ne etmiş, kaç kişilermiş, topluca ı intihara kalkışmışlar beni ilgilendirmiyor, nitekim iyi de etmişler. Ben yanılsamalarımın özetini çıkaramamışım, inanmak istiyormuşum, inanıyormuşum ki, yine isa dan önce kaçıncı yüz yıla dönüyor muşum.



Cafe Tacuba çok şa’ane Eres diyor lakin şimdi çalıyor diye de kulağıma hoş çalınıyor olabilir, bilmiyorum Ziya, ay bilmiyorum, ne biçim arkadaşımsın, hiç ya! Ziya’dan bir şey olmaz dediler, ben yine mi aldanmış oldum şimdi, gerçi ne yer ne içersin ne de görünürsün, kokmazsın da, hiç susamazsın, negzel arkadaşsın nan Ziya! Değerini şunları yazarken anlamış olmam da ayrı bir eşeklik de, ondan burada bahsetmeyeceğim.



Çok mu sessiz, sakin görünüyorum ki, insanlar için mükemmel denilecek sessizliğim var, ulan aynı frekansta değiliz zaten, benim çığlıklarım için içimden geçen gökkuşağının dalga boyutunu filan hesaplamak olmadı radyodan kısa kanalı açmanız gerekiyor. Olmadı bir bok yapmasanız da olur. Hiç umurumda değilsiniz, insanlık tarihinde boğulun, ben bi sandalye çekip, oturup izlemek istiyorum.



Nan Ağrifim bugün çokzel bişi söyledi, hem de benim bir fotonun üzerine denk getirdi, o arada kalmış mavilik felan, nasıl hoşuma gitti, vay be dedim Ağrifim kim ki tutan seni, bulursam ben de onu tutacağım. Sen döversin.



Zaten Yasemin ablamız da benim gibi gülüyormuş, sevimli kıkır kıkır; sevelim ozman kendisini, Özgür beyimize kalsa bir şeyi beğendiği yok. O şarkıyı bulacağımız da yok, zira ekonomik kriz var, bizim elemanlar sert rok yapıyorlar, neyse yahu, çok saçma sapan oldu gene burası. Ay bir gün içimde ne olup, bitiyor anlatacağım da, insanlık buna hazır değil. Cevap hakkı filan doğuyor, insanlık için oturup üzülüyoruz hepimiz; nan bunlarla yaşamaya nasıl dayanıyoruz gibi doğru tespitlerde bulunup, gök ile deniz arasına sıkışmış ufka hayran, hayran bakıyoruz. Gün gelir alır bizi diye.



Neyse, aldanmıyorum değil mi. Aldanışlar, inanmaklardan gelir, inanmalar ise kişinin kendisiyle ilgilidir ve aldanma da tek kişi yaşanılan sonuç dayatmasıdır. Sonuçlar bazı dayanılmayacak boyutlarda olabilir, o zaman başka bir galaksi için otostop çekiyoruz, bir uzaylı da gelip beni kaçırmaz ki, hani kaçırsa adamlara anlatacak çok şeyim var, gelmeyi keserler beni de postalarlar, nasa da beni aya fırlatır, mutlu mesut yaşarım ki. Neden yaşamayayım, yediğim önümde, yemediğim havada, daha ne olsun. Salak Ziya.



Ben de kaçacağım köşe bucak


Hiç yorum yok: