21.11.2008

115



Dıdım dıdımmm, güzel bir gün bilogum, güneş ısıtıyor yine içimizi, dışımızı; kedi mırıltısı gibi, ihi.

Geç uyudum, neler yazmışım yahu, bazı bana oluyor işte, ne yazdığımı bilmiyor haller, okuyunca da, nasıl bir ruh hali diye düşünüyorum, ki düşünmeme gerek yok, esasen ben bunları hep biliyorum da, hep bilmiyormuş gibi sol yanım.


Solyanım derken, sol tarafımda bir tutukluk, soğukların hissedilir dereceler düşmesi, omzumun oralarda, boyun hizasında tuhaf tutukluklar yapabiliyor, hahah yaşlılık alametlerine gark oluyor, bir batıyor, bir çıkıyor bu takvim ayarları bünyemde yaşlanıyormuşum hissine kapılmama neden oluyor, bu hislerimizi duvara, saatin hemen yanına asıyoruz Ziya, ve bir daha hiç bakmadığımız gibi akrep, yelkovan çekişmesine, ona da bakmıyoruz değil mi Ziya'cığım, ne kadar samimiyim sana bugün. Hahahah. Ah yaşlılık, tüm iyi niyetimi, insan sevgimi yüzeyime çıkarıyor, esasen gereksiz bunlar hep.


Küçük koalamızın, küçük hayalleri batmış. Civar neredir, bilinmez, önemsemediğimiz zamanlar kapı aralığında, alıyoruz içeriye; oturuyoruz, iyiyiz böyle diyoruz, aşk bozar bizi kardeşim. İhih.

Ki bozmuşluğu vardır, yaşadık ve gördük, o yüzden önemsemiyoruz, sessize aldık, iç yerlerimizi; içimizdeki kediyi seviyoruz şimdi. Mırrr ediyor. Akşamdan kalma bir melankoliğin ertesi günü nasıl pamuk gibi geçer bilir misin okuyucu, bilmiyorsan benim için öyle, battıysam melankoliye, ertesi günüm, içimdeki kediyi sevmekle geçiyor. Gülüyorum, ihi; çok açık ediyorum kendimi yine.








Hiç yorum yok: