21.11.2008

113


Dinlediğim parçaların konumunu değiştirmişim, hahah!Ayıp etmişim, şu psikolojiyle höykürüksü musiki adı altında topladığımız, ölmeden önce dinlenecek bin parçadan, derlediğimiz canımız musikilerimizi; oturup tekrardan bir liste oluşturan Asu’nun kafeli konyaklı hallerinden, haller çıkarıp da, bu cümle nerede sonlanacak diye merak edersen, inan ben de bilmiyorum. Lakin paragraf sonlandırıcısı vardır demekle yetinebiliyoruz, yoksa dinlemek istediğimiz parçaları dinleyemeyen bir insanın iç aktarımları değil bunlar.



Ne sıkıcı be bilog, bugün. Ne dersin, iş yerinde canımızı sıkan olaylar silsilesini bu yıl bununla bitirebilirsek yılın üçlemesi olarak zihnimde yer edinecek.



Chris Cornell’in taze kavrulmuş tr fındıklarıyla yapılmış o güzel sesini, ciğerlerimize kadar çekip, huzura eriyoruz; lakin ardından Jeff Buckley’in kısık gözleriyle mahzun, mahzun hafif iniltilerle dolu musikisi ruhumuzu, olmadı her uzvumuzu kendisinden geçirip, sarı ışığın melankolisine bırakacak. Ne romantik oldu burası, kovuklaşmayalım lütfen, melankoliya yeri değil burası.

…Clicking of time

Ohhhh time… lalallalal ooooovoovvvoovvvvvvoooooo



Şükrediyoruz

Yeter

Şimdi dinliyoruz

Holala


Bazı aynı göğün altında yaşamak bile umut veriyor insana be! Sese bak.



Alışkanlık hakkında neler düşündüğümü düşündüm, hiçbir şey bulamadım. Biliyorum Ziya, yalan söylüyorum. Alışkanlık kötülüklerin üvey evladıdır. Anası içkiydi, ihih konyak hariç; ona içki demiyoruz. Güzelliklerin en Türkçe haliyle, damarlarımızda dolaştırıyoruz. Seviyoruz kendisini. Jeff avaz, avaz.




En güzeliydi belki de yolculuklarımın, Jeff nedense hep mırıldanıyordu iç yerlerimin kısığında, trenin ağır aksak halleriyle, yalpalanırken, pencerenin ardında akıp giden hayatın, Jeff le karışık ritmi gibiydi belki de; indiğinde uğultuyla karışık, is tadı.




Özlemişim seni, nasıl yaptın ki bunu bana ha! Sorarım sana nokta

Üşüdüm çok.


Hiç yorum yok: